وَأَقِیمُواْ ٱلۡوَزۡنَ بِٱلۡقِسۡطِ وَلَا تُخۡسِرُواْ ٱلۡمِیزَانَ ﴿٩﴾
Tartıyı adaletle tutup doğrultun ve tartıyı noksan tutmayın.
فَبِأَیِّ ءَالَاۤءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿١٣﴾
Öyleyse Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
خَلَقَ ٱلۡإِنسَـٰنَ مِن صَلۡصَـٰلࣲ كَٱلۡفَخَّارِ ﴿١٤﴾
O, insanı pişmiş çamur gibi kuru balçıktan yaratmıştır.
فَبِأَیِّ ءَالَاۤءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿١٦﴾
Öyleyse Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
فَبِأَیِّ ءَالَاۤءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿١٨﴾
Öyleyse Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
بَیۡنَهُمَا بَرۡزَخࣱ لَّا یَبۡغِیَانِ ﴿٢٠﴾
Aralarında bir engel vardır, birbirine geçip karışmazlar.
فَبِأَیِّ ءَالَاۤءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿٢١﴾
Öyleyse Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
فَبِأَیِّ ءَالَاۤءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿٢٣﴾
Öyleyse Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
وَلَهُ ٱلۡجَوَارِ ٱلۡمُنشَـَٔاتُ فِی ٱلۡبَحۡرِ كَٱلۡأَعۡلَـٰمِ ﴿٢٤﴾
Denizde yüce dağlar gibi yükselen gemiler de O'nundur.
فَبِأَیِّ ءَالَاۤءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿٢٥﴾
Öyleyse Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
وَیَبۡقَىٰ وَجۡهُ رَبِّكَ ذُو ٱلۡجَلَـٰلِ وَٱلۡإِكۡرَامِ ﴿٢٧﴾
Azamet ve ikram sahibi olan Rabbinizin vechi/yüzü bakidir.
فَبِأَیِّ ءَالَاۤءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿٢٨﴾
Öyleyse Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
یَسۡـَٔلُهُۥ مَن فِی ٱلسَّمَـٰوَ ٰتِ وَٱلۡأَرۡضِۚ كُلَّ یَوۡمٍ هُوَ فِی شَأۡنࣲ ﴿٢٩﴾
Göklerde ve yerde kim varsa hepsi O’ndan ister. O, her gün bir iştedir.
فَبِأَیِّ ءَالَاۤءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿٣٠﴾
Öyleyse Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
فَبِأَیِّ ءَالَاۤءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿٣٢﴾
Öyleyse Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
یَـٰمَعۡشَرَ ٱلۡجِنِّ وَٱلۡإِنسِ إِنِ ٱسۡتَطَعۡتُمۡ أَن تَنفُذُواْ مِنۡ أَقۡطَارِ ٱلسَّمَـٰوَ ٰتِ وَٱلۡأَرۡضِ فَٱنفُذُواْۚ لَا تَنفُذُونَ إِلَّا بِسُلۡطَـٰنࣲ ﴿٣٣﴾
Ey cin ve insan toplulukları! Göklerin ve yerin çerçevesinden çıkıp gitmeye gücünüz yetiyorsa geçin. Ancak büyük bir güçle çıkıp gidebilirsiniz.
فَبِأَیِّ ءَالَاۤءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿٣٤﴾
Öyleyse Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
یُرۡسَلُ عَلَیۡكُمَا شُوَاظࣱ مِّن نَّارࣲ وَنُحَاسࣱ فَلَا تَنتَصِرَانِ ﴿٣٥﴾
Ey insanlar ve cinler! Üzerinize dumansız bir alev ve ateşsiz bir duman gönderilir de kurtulamazsınız.
فَبِأَیِّ ءَالَاۤءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿٣٦﴾
Öyleyse Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
فَإِذَا ٱنشَقَّتِ ٱلسَّمَاۤءُ فَكَانَتۡ وَرۡدَةࣰ كَٱلدِّهَانِ ﴿٣٧﴾
Gök yarılıp da kızarmış yağ renginde gül gibi olduğu zaman.
فَبِأَیِّ ءَالَاۤءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿٣٨﴾
Öyleyse Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
فَیَوۡمَىِٕذࣲ لَّا یُسۡـَٔلُ عَن ذَنۢبِهِۦۤ إِنسࣱ وَلَا جَاۤنࣱّ ﴿٣٩﴾
O gün hiçbir insana ve cine günahı sorulmaz.
فَبِأَیِّ ءَالَاۤءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿٤٠﴾
Öyleyse Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
یُعۡرَفُ ٱلۡمُجۡرِمُونَ بِسِیمَـٰهُمۡ فَیُؤۡخَذُ بِٱلنَّوَ ٰصِی وَٱلۡأَقۡدَامِ ﴿٤١﴾
Günahkârlar simalarından tanınır, sonra da perçemlerinden ve ayaklarından yakalanır.
فَبِأَیِّ ءَالَاۤءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿٤٢﴾
Öyleyse Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
هَـٰذِهِۦ جَهَنَّمُ ٱلَّتِی یُكَذِّبُ بِهَا ٱلۡمُجۡرِمُونَ ﴿٤٣﴾
İşte bu o günahkârların yalan saydığı cehennemdir.
یَطُوفُونَ بَیۡنَهَا وَبَیۡنَ حَمِیمٍ ءَانࣲ ﴿٤٤﴾
Onlar, Cehennem ateşi ile kaynar su arasında gider gelirler.
فَبِأَیِّ ءَالَاۤءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿٤٥﴾
Öyleyse Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
فَبِأَیِّ ءَالَاۤءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿٤٧﴾
Öyleyse Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
فَبِأَیِّ ءَالَاۤءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿٤٩﴾
Öyleyse Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
فَبِأَیِّ ءَالَاۤءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿٥١﴾
Öyleyse Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
فَبِأَیِّ ءَالَاۤءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿٥٣﴾
Öyleyse Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
مُتَّكِـِٔینَ عَلَىٰ فُرُشِۭ بَطَاۤىِٕنُهَا مِنۡ إِسۡتَبۡرَقࣲۚ وَجَنَى ٱلۡجَنَّتَیۡنِ دَانࣲ ﴿٥٤﴾
(Orada) astarları kalın atlastan yataklara yaslanırlar. Her iki cennetten devşirilen meyveler de (oradakilere) yakındır.
فَبِأَیِّ ءَالَاۤءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿٥٥﴾
Öyleyse Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
فِیهِنَّ قَـٰصِرَ ٰتُ ٱلطَّرۡفِ لَمۡ یَطۡمِثۡهُنَّ إِنسࣱ قَبۡلَهُمۡ وَلَا جَاۤنࣱّ ﴿٥٦﴾
Oralarda bakışlarını sadece eşlerine çevirmiş dilberler vardır. Onlara eşlerinden önce ne bir insan, ne de bir cin dokunmuştur.
فَبِأَیِّ ءَالَاۤءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿٥٧﴾
Öyleyse Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
فَبِأَیِّ ءَالَاۤءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿٥٩﴾
Öyleyse Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
هَلۡ جَزَاۤءُ ٱلۡإِحۡسَـٰنِ إِلَّا ٱلۡإِحۡسَـٰنُ ﴿٦٠﴾
İyiliğin karşılığı iyilikten başkası olabilir mi?
فَبِأَیِّ ءَالَاۤءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿٦١﴾
Öyleyse Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
فَبِأَیِّ ءَالَاۤءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿٦٣﴾
Öyleyse Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
فَبِأَیِّ ءَالَاۤءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿٦٥﴾
Öyleyse Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
فَبِأَیِّ ءَالَاۤءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿٦٧﴾
Öyleyse Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
فَبِأَیِّ ءَالَاۤءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿٦٩﴾
Öyleyse Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
فَبِأَیِّ ءَالَاۤءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿٧١﴾
Öyleyse Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
حُورࣱ مَّقۡصُورَ ٰتࣱ فِی ٱلۡخِیَامِ ﴿٧٢﴾
Otağlar içerisinde sahiplerine tahsis edilmiş huriler vardır.
فَبِأَیِّ ءَالَاۤءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿٧٣﴾
Öyleyse Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
لَمۡ یَطۡمِثۡهُنَّ إِنسࣱ قَبۡلَهُمۡ وَلَا جَاۤنࣱّ ﴿٧٤﴾
Onlara eşlerinden önce ne bir insan, ne de bir cin dokunmuştur.
فَبِأَیِّ ءَالَاۤءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿٧٥﴾
Öyleyse Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
مُتَّكِـِٔینَ عَلَىٰ رَفۡرَفٍ خُضۡرࣲ وَعَبۡقَرِیٍّ حِسَانࣲ ﴿٧٦﴾
Yeşil yastıklara ve harikulâde güzel döşemelere yaslanırlar.
فَبِأَیِّ ءَالَاۤءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿٧٧﴾
Öyleyse Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?